DERTSİZ MASA ÖRTÜSÜ

Dükkana girmeden kapıdan bir masa örtüsü sordu. Sesine satıcı uzanıp cevap verdi, “dertsizi var” dedi ve ekledi “en çok dertsizleri satıyoruz, bütün ev hanımları bundan alıyor”. Teşekkür edip gidecekti ama satıcı, araya girmesine fırsat vermeden devam etti “naylon polyester karışımı, leke kir tutmaz, rengi solmaz, kırışmaz, ütü derdi de yok adı üstünde dertsiz, mağazalara gitseniz altmış yetmiş lira, bizde on lira”.

Masa örtüsü kaygan ve sevimsizdi. Sanki arkadaşlarla uzun uzun sohbetlerin edilebileceği, rakı sofralarının kurulacağı masalardan çok ayaküstü atıştırılıp herkesin bir köşeye dağıldığı, pek kimsenin de birbiri ile konuşmadığı evlere parlak yüzüyle yalancılık etmek için vardı. Son zamanlarda onun evine de pek gelen giden yoktu ama olsundu, başka bir şey bulmalı. Masa örtüsü olmasa da kumaş kestirip uçlarını kıvırmalı. Biraz daha satıcıyı dinleyip, ağız ucuyla iyi günler diye mırıldanıp yürümeye devam etti. Titiz olmasına titiz sayılırdı ama insanların bu her şeyi parlatma ve yaşananların bir nevi tarihin izini tamamen yok etmek istemelerini hiç anlayamıyordu. Sabahları gözünü açamayan huysuz bir arkadaşın reçel tabağı ile ekmeğe giden yol arasında bıraktığı üç damlanın nesi kötüydü? Mesela koltuğun kenarına yapışıp kalan halka, bir şarap kadehinden hatıraydı ve her aşkın biteceğini hatırlamak için bulunmaz bir nimetti. Gözyaşları leke bırakmaz sanılır ama kimse göremese bile o halkanın yanına düşürdüğü birkaç damla gözyaşını da görüyor, aşka dair söylenen tüm yalanları önce o halkadan geçiriyordu.

İşte, bitmeyen bencilliğimiz de burada başlıyordu. Bir tarihin izlerini silmekten bahsederken nasıl çabucak aşklarımıza, kırgınlıklarımıza bağlayıveriyoruz konuyu. O da bundan kurtulamıyor. Kurtulmanın bir yolu var mı ki, biraz merakı olsa doğu felsefelerine dalıp ruhunu arındırır belki böylece kurtulabilirdi. Hem ne fark eder ki sonra gerçek hayata geri döner, üç kere köşeye sıkışınca pek nazlanmadan eski ruhunu üzerine giyiverirdi. Yüksek sesle “yok artık” dedi, önce sokakta tek başına yürürken kendi kendine konuşan bir kadın oluşuna güldü, sonra da sokakta kendi kendine hem konuşup hem gülen bir kadın olduğunu fark edip ne yapacağını şaşırdı. Adımlarını yavaşlattı, suratına şıp diye oturup onu fazlasıyla kibirli gösteren ciddi ifadeyi takınıp devam etti.

Usulca döndüğü sokağın köşesindeki kitapevinden gelen müzik sesiyle, bugün dertlerle boğuşma bitmeyecek diye düşündü. O şarkıdan alıp bir başkasına doladığı yumak kafasında yuvarlandı durdu. Ömür boyu dertle yoğrulmuş, dertsiz başına dert arayıp durmuş, derdim çoktur hangisine yanayım diye dertlenirken bir de dünyanın derdine batmışız, bir de akılsız başımızın derdine mi yanalım şimdi?

Dert yumağını annesi bulsa, aç mısın açıkta mısın, işsiz güçsüz müsün diye başlardı tiradına. Oysa o da bilir dertsiz pek kimse yoktur, dertsizlerin dertsizliği kaygısızlıktandır, önemsememekten, biraz da hiçbir şeye kıymet vermemektendir. İnsan hayatına kayıtsız kalınamıyor, kim olduğunun önemi yok, birileri ölürken hayat halen o eski muhteşem neşesiyle akıp gitmiyor, evet insanların ölüyor olması yeni değil ama hayatları alan yalanların birçoğu yeni. En çok şuursuzca söylenen yalanlar ve adaletsizlik yakıyor içini, zaten onunla birlikte çevresindeki herkesi sokaklara döken öfke de bundan değil mi? Ölenler adalet istedikleri için ölüyorlar, sonra aynı adaletsiz dudaklardan çıkan bir varmış bir yokmuş masallarında unutturulmaya çalışılıyorlar.

Herkes biliyor hayatlarımız dertsiz masa örtülerinin üzerinde akıp gidiyor. Ne kadar kir leke varsa deterjanını ayakkabı kutularına doldurup dev ekranlarda köpürte köpürte yıkayıveriyorlar. Akşam yemeklerimizi yerken bir de bakıyoruz ki her şey ve her yer tertemizmiş, herkes çok doğruymuş. İçine çöken katranı bir daha yutkundu, elini ayağını kaptırdığı bu kara zamkın ağırlığıyla nasıl olduysa görüşmenin olduğu plazanın önüne varmıştı bile. Kafasını yukarı kaldırdı, binanın devamından başka bir şey göremedi. Güzel şeyler düşünüp gülümsemeli diye düşündü, düşünecek güzel şey gelmedi aklına, gülümsedi.

Yorumlar

Popüler Yayınlar