KOH LANTA

Andaman Denizinde, teknenin yan tarafına oturmuş, dalgalarıyla bacaklarımızı ıslatan tuzlu deniz suyu ve öğleden önce henüz yerini bulamamış güneşle yanarak Koh Lanta'ya gidiyoruz. Daha Krabi'de limana iner inmez bizi karşılayan kaya-dağların yenileri geçiyor önümüzden yavaş yavaş. Şaşkınlıkla bakıyoruz; hayal mi gerçek mi? 

Deniz ortasında aktarmayla başka bir adaya ulaşmak mümkün
Teknemiz bazen kıyıya yanaşmadan duruyor, yolcular Tayland'ın o güzel uzun boylu balıkçı tekneleri ile yollarına devam edecekler.

Önce uzaktan iskele direklerinin üzerine oturtulmuş evleri görüyoruz, sonra da limana yanaşıyoruz. Bugün yılın son günü, herkes pür telaş yeni yıla yetişmeye çalışıyor. Sırt çantaları yükleniliyor, valizler ardı sıra sürükleniyor insanların. 


Şimdi İstanbul'da kış, az sonra denize girip kumların üstünde güneşlenecek olmanın telaşı kalacak yer bulabilecek miyiz kaygısına karışıyor. Neyse ki Khlong Khoang sahilinde bir bungalov buluyoruz. Gerisi bilinen hikaye deniz, kum, güneş, ilk Thai masajı ve sonra bir ritüele dönüşecek gün batımı için en güzel şezlonga kuruluveriyorum. Şezlong, fenerler, kum, kayalar ve deniz ve güneş sırasıyla uzanıp gidiyor.

Gün battı ve şimdi herşey yeni yıla girmek için hazır. Şenlikler başlasın! Gün batımıyla birlikte tüm gece boyunca havai fişekler, dilek fenerleri, sahilde sarhoş dolaşanlar, şarkı söyleyenler, poi ve ateşli çubuklar çevirenlerle klasik bir sahilde yeni yıl kutlamasının içindeyiz. Fakat yeni güne bir sürprizle uyanacağız, eksik birşey var...

Akşamüstü geldiğimizde kumdan sonra denizden önce uzanan kayalar kayboluvermiş, bu bir mucize olmalı, doğanın bize sunduklarından. Coğrafya derslerinde öğrendiğimiz ama gerçek karşılığını kendi coğrafyamızda pek de görmediğimiz "gelgit"i hatırlayın, gelgit olayı Andaman denizinin kenarında yaşıyor. Akşam gün batımından önce çekilmeye başlayan sular, gün dönümüyle birlikte geri gelip sahili dolduruyor. Bundan dolayı da sahil kenarı evleri hep direklerin üstünde ve sonra Railay'de göreceğimiz ve nasıl dimdik olduklarına şaşıracağımız kökleri dışarda, topraksız ağaçlar da bundan dolayı. Kökü dışarda aşklarda ayakta durabilirmiş aslında, not edelim kişisel tarihimize.

Taylandlılar gece yükselen suların ayakkabılarını (daha genel geçer haliyle terliklerini) alıp götürmesinden korkmuyorlar, güler yüzlü oldukları kadar cesur da olmalılar. Marketlere, evlere, bungalovlara ve bazen restoranlara ya da barlara çıplak ayakla girmeniz gerekiyor. Ayakkabı ya da terliklerinizi kapının önünde çıkartmanız şart, hatta bazen ayaklarınızı yıkamanız için küçük su havuzları bile var. Bu, belki Asya'nın kadim inançlarının bir geleneği, çok emin değilim ama nüfusunda önemli yer tutan müslümanların da etkisi olabilir. Koh Lanta, Tayland'da müslümanların en çok yaşadığı adalardan biri, yol sonunda ilginç gelen bir cami karşınıza çıkabilir ya da adada yürürken ezan sesi "nerdeyim ben?" sorusunu sık sık sordurabilir.

Koh Lanta 52 adalık bir koloninin en büyük çocuğu. Khlong Khoang sahili ise bu adadaki onlarca kumsaldan sadece biri ve aslında Tayland için vasat bir sahil. Dolayısıyla adayı keşfetmenin en kolay, en ucuz ve en hızlı yolu olan motorlardan kiralamak en iyisi. Sahil kesiminde sadece turistlere hizmet ederken görebildiğiniz yerli halk, adanın diğer kesimlerinde gündelik hayatın devam ettiğini kanıtlıyor. Old Lanta Town'u ziyaret edip bunu gözlerinizle görebilir ve hediyelik eşya dükkanlarını geçip kendi halinde bir çiftle oturup ananas suyu içerken biraz sohbet etmeye çalışabilirsiniz. Hediyelik eşya dükkanlarında çok ilgi çekici bir şey yok. Fakat bu Taylandlıların değil küreselleşen dünyanın suçu, artık hiçbir şey yerel ya da otantik değil, bu dükkanlarda göreceğiniz bir çok şeyi Galata Kulesinden tünele çıkarken sıralanmış dükkanlarda da bulmak mümkün, belki biraz fiyat farkıyla.

Sonraki durağımız Diamond Cliff Beach gerçekten de Tayland'da olma hissini veriyor. Kumsalı iki yandan saran kayalar ile çizilmiş bir koy, "kum gibi"nin hakkını veren kumlar, arkada yükselen palmiye ağaçları, palmiye yapraklarından yapılmış tentelerin gölgesi... Bir kartpostalın içinde yaşamak gibi. Fakat henüz Koh Lanta'nın en güzel kumsalında değiliz. Henüz adayı googleda arattığınızda ulaşacağınız o muhteşem bakir görüntüye ulaşmış değiliz.

Akşam kumların üzerine oturtulmuş ve İstanbul'da ya da Roma'daki mihenk taşlarına inat ben buradayım, dünyanın merkezi burası diyen kürenin hemen arkasında, adanın en güzel restoranlarından biri olan Where Else'de yemek yiyeceğiz. Ertesi gün kauçuk ağaçlarının arasından motorlarla geçip inekler kutsal mı tartışması yapıp Khao Mai Kaew Mağarası'na geleceğiz. Biraz yürüyüp, biraz tırmanıp sonra ufacık bir oyuktan geçip bebek örümcekleri uyandırmadan gezip dolaşacağız. Mağaranın ardından hindistan cevizi kabuklarından çanaklara kauçuk sütünün döküldüğünü göreceğiz. Adım attığımız bu tropik ormanda redwood ağaçları fantastik bir filmden fırlamış gibi karşımıza çıkıverecek ve böcek korosu inanılmaz bir gürültüyle çınlayacak. Kan ter içinde bir saat dolaştığımız mağaradan son olarak yarasalarla da tanışıp çıktıktan sonra aynı parkuru geri yürüyeceğiz, omuzlarımızda bir şey becermiş olmanın gereksiz gururuyla çabucak geçiverecek bu yol.

Masaj yaptırılabilecek en güzel yer, deniz kenarındaki bu taraçalar
Kauçuk ağaçlarının reçinesi toplanıyor
Kauçuk ağaçlarının reçinesi toplanıyor
Robinson Beach
Ve işte Koh Lanta'nın en güzel sahilindeyiz, Robinson Beach ya da resmi adıyla Nui Beach gerçekten ıssız bir ada gibi, içinde sadece derme çatma bir kulübe, kayalar, köşede bir mağara, arada görünüp kaybolan maymunlar ve arkada adını bilmediğim onlarca ağaçtan oluşan bir orman. Gün batımı başladığında hergün tekrarlanan ayinde herkes yerlerini alıyor. Balıkçılar tekneleriyle hemen güneşin önünde ya da kayalıkların üstünde, insanlar sahilde, maymunlar ağaçlarda ve bir yerlerde timsahlar, renkli balıklar, kuşlar, her şey susuyor ve duruyor. Deniz kendi dualarını okuyor dalga sesleriyle, huzurun resmini çekiyoruz, belki bir gün biri sorar.


Koh Rok Noi, kumsalların en güzeli, en mavisi, en berrağı, yüzülmesi en güzel olanı...
Koh Lanta'ya gidince ne yapmadan dönmemek lazım diye soran olursa, Koh Rok Noi turu derim. İçinde snorkelle dalış seanslarının da olduğu bu günlük tur eğer gerçek bir dalış eğitimi alacak zamanınız yoksa en azından ağzınıza bir parça bal çalacaktır. Koh Rok Noi etrafı dünyanın en iyi dalış noktalarından kabul ediliyor. Deniz o kadar berrak ki görüşünüz otuz metreye kadar çıkabiliyor. Açıkçası resiflerde renkli bir hayat kalmamış ama çok fazla soytarı balığı, birçok yenmeyecek renkli balık, deniz kestaneleri ve rengarenk başka şeyler görmek mümkün. Köpek balığı gördüğünü söyleyen de oldu, ben görmedim onların yalancısıyım.

Bu gezi sırasında timsahtan küçük, rehberimizin kertenkele dediği ama biraz daha irice (sanırım bir metreden uzun) sürüngenlerle de karşılaşacaksınız. Adaya yanaşıp gözleriniz denizin mavisinden kör olmuşken, rehberin aman üstüne basmayın esprileriyle göreceksiniz bu hayvancıkları. Artık biraz evcilleşmişler, muhtemelen buraya gelen insanların verdiği yemeklerden dolayı toklar ve avlanma içgüdülerini kaybetmişler, şimdi sahilin bir köşesinde dolaşıp sadece fotoğraflara dil çıkarıyorlar. Kertenkelelerin tasasını burada çadırlarda kalanlara bırakıp Koh Lanta'ya dönüyoruz.

Bu Koh Lanta'da son günümüzdü ve altıncı günde Railay'e yolculuk başlıyor. Önce Krabi'ye oradan özendiğim uzun boylu balıkçı tekneleriyle Railay'e geçeceğiz ve bu başka bir rüyanın konusu.

Koh Rok Noi

Yorumlar

  1. Canım, harika geziyorsun ve bende heyecanla takip ediyorum. Atlama yaz... ve çooooook eğlen

    YanıtlaSil

Yorum Gönder

Popüler Yayınlar